
Yoruldum hissedebiliyorum. Yıllardır mücadele vermekten ve bu mücadeleyi sürekli yalnız olarak vermekten yoruldum. Yaptığım hiç bir şeyden keyif almayışım, yaşadıklarım, sabah ve akşam arasındaki geçen dakikalar ve saatlerin içerisini dolduramayışımdan bunu çok iyi anlıyorum.
Tam açılıyorum diyorum, tıkanıyorum. Tamam diyorum bu sefer her şey farklı olacak, insanlarla daha samimi ilişkiler kuracaksın ve bu senin iş hayatına olumlu yansıyacak ve daha iyi yerlere geleceksin ama bir şey oluyor ve yine düşüştesin. Tıpkı şu an olduğu gibi.
2022’nin başına bakıyorum. Sancılı bir dükkan kapatma süreci. Cepte olmayan para ve ne yapacağını bilemediğin bir belirsizlik. Bu belirsizlik içerisinde eldeki tek imkanı seçerek mesleğine ve memleketine geri dönüş. Bir şeyleri hedef ederek gösterilen mücadele. Ama sonuç hep aynı gibi geliyor işte. Senenin başında basketbol ve basketbol fotoğrafçılığına sarılıp ayakta kalmaya çalışmam. Bunun akabinde yaz ayında memlekete temelli dönüş yaparak burada bir işletme açmamız. Cepte ne 5 kuruş para ve ne de gelir olmamasına rağmen bu adımı atışımız. Arada çıkan fırsatların bunda etkisi var tabiki. Mesela basketbol fotoğrafçılığı yaparken kulüp içerisinde bir antrenörün beni el üstünde tutup değer vermesi tekrardan saha dönmemi sağlaması, dükkan açarken İbrahim abinin bize kapısını açıp ofisi ortak kullanmamız için teklif etmesi gibi. Bunlar bunalmış olduğum zamanlarda bir nebze olsada nefes almama olanak sağlayan etmenlerdi.
Olay 2022’nin sonuna doğru iyice değişmeye başladı. Annemin de tamamen Uşak a taşınması. Antalya daki o kapının tamamen kapanması. Ve daha da karışık olan anne baba arasındaki mesafenin azalması. Beni yoran en çok şeyde bu oldu bu zamana kadar. Anne babanın ayrılık süreci.
Kitaplara, filmlere konu olsa abartılıyor denir ya o cinsten bir süreçti. Ayrılmalarına rağmen aynı evi yıllarca paylaşmaları. Benim odamda, annemin yatak odasında, babamın salonda geçirdiği yıllar. Bu süreçte hiç eve gidesim gelmiyordu. Kendimi okula da kaptırmak istemiyor hiç keyif almıyordum. İşime verdim bende. Fırsat bu fırsat her yerinden sarılarak ilerlettim kendimi. Geceleri de çalıştım. Hem aile içerinde kaybolmamak adına çalıştım hem bana iyi geldiği için çalıştım hem de sevdiğim için çalıştım. Durmadan, dinlenmeden.
Baktım artık çalışmak ve süreci idare etmekte zorlandığım noktada annemin Antlaya ya anneanneme yakın olacak şekilde gitmesi ve bu şehirden uzaklaşmasının herkes için iyi geleceği kanaatindeydim ve öyle de oldu. Gitti. 5 yıla yakın orada kaldı. Evet aradaki mesafe uzaktı belki ama en azından normal yaşantımız bir şekilde rahata ve düzene girdi. Kafalar daha da rahatladı. Bu süreç bana çok şey kazandırdı. Anne yoktu. Yemek yapmak, ev işleriyle ilgilenme istediğim daha da arttı. Varkende birlikte yapardık ama yokken yapmanın sorumluluğu daha başka tabiki. Yanı sıra annemin yanında da ayrı bir geçim derdiyle boğuşuyorduk. Bu yaşıma kadar hep kendimize ait olan evde oturmuş kira vermemiştik. Hatta dedemlerle birlikte müstakil apartmanımızı paylaştığımız yıllarda fatura nedir onu bile görmemiştim. Ama annemin orayı gitmesi bana kira ödeme fatura ödeme eve alışveriş yaparken dikkat etmem gereken neler var bunların hepsini öğretti. Yetmedi annemin arkasında bende gittim ve birlikte bir işletme süreci geçirdik. Çok zorluydu belki ama çoğu şeyi yaşayıp görme imkanı elde ettim.
Aslında her şeyi imtihandan ziyade bir ders olarak görüyor ve öyle değerlendirmeye çalışıyorum. Buradan ne kazanabilir ne katabilirim kendime diye bakıyorum. Başka türlü bu zamana kadar dinç bir şekilde ayakta kalmam mümkün olamazdı hiç.
İkili ilişkilerim mesela berbattı. Aile durumuna bağlamıyorum ama beni yorduğunu ve o süreçleri sil baştan sürekli yaşamaktan korktuğum için giremiyordum. Korkuyor çekiniyordum. Üniversite hayatım boyunca hiç olmadı. Hiç bir insanı tanımak için mücadele dahi etme cesareti gösteremedim kendimde. Belki korktum, belki güvenmedim, belki inanmadım belki de hepsinden bir tutam etken vardı bilemiyorum.
Taki 2022’nin sonuna kadar. O karşıma çıkıncaya kadar. İlk olarak yönetmiş olduğum basketbol sayfasında görmüştüm profilini. Gizli hesaptı belki ama yüzlerce profilin içerisinde her gün ona dikkat ediyor olmam. Onun bir şeyleri beğendiğini görüyor olmam, hikayelere baktığını görüyor olmam iyice ilgimi uyandırdı ve tanımadığım bir insana karşı normalde yapmayacağım bir şeyi yaparak kendi hesabımdan istek gönderdim. Geçte olsa geri dönüş gelmesi hoşuma gitmedi desem yalan söylemiş olurum. O profili karşımda gördüğüm ilk an bir yerden tanıyor olma ihtimalini düşündüm. Öyle samimi, öyle içten gülüşü vardıki. Ayrıca Uşaklı olduğunu falan düşünmüştüm. Çok fazla bir içeriği yoktu belki ama gördüklerimden etkilendiğimi itiraf edebilirim. Ama öyle aa çok güzel kızmış, aa çok tatlı kızmış buna kesin yazmalıyım cinsinden bir etkilenme değil tabiki. Zaten öyle bir insanda olmadım şu yaşıma kadar. Nedenini bilmiyorum ama bir şeyler hissettim. Sanki yıllar öncesinden tanıyor gibi, sanki hep berabermişiz gibi, sanki benden bir parça varmış gibi bir yakınlık hissettim ama tabiki çekingen, korkan ben her zaman olduğu gibi bir adım atmaya yanaşmadı. Sadece profile 1 2 defa bakıp belki bir yerlerde karşılaşırız umuduyla öyle hayallere bırakmıştım kendimi. Her zamanki soğukluğum ve aman bir şey olmaz diyerek.
Ama olacak olan oluyor ya işte. Bir maç günün ardından mesaj geldi ondan. Günlerden 28 Kasım. Çalışkanlığımla dikkatini çekmiş olduğum biri var ve bu profiline bakarak yakınlık hissettiğim ancak daha önce hiç karşı karşıya gelmediğim o kişi. Dakikalarca düşündüm nasıl cevap vereyim ne yapayım diye. Elim ayağıma dolaşmıştı çünkü. İlk defa böyle bir his yaşıyorum ve yıllardır da böyle bir şey hissetmemişim. Bir şekilde cesaretimi toplayıp masumane bir şekilde konuşmaya başladık. Birbirimizi tanımaya, sürekli olarak mesajlaşmaya başladık. Sanki hep bir aradaymışız gibi. 12 aralığa kadar aralıksız mesajlaştık. Hiç yüz yüze gelmedik, hiç telefonda daha önce görüşmemiştik. Masumane ve samimi bir şekile sürekli olarak mesajlaştık. Günümüzden, kendimizden bahsederek mesajlaştık. 12 Aralık akşamı yatağıma uzanmış bir kaç saate yatarım diyerek dinlenirken ve bir taraftan mesajlaşırken sesimi duymak istediğini söyledi. O gece 2 saat 23dk telefonda yatana kadar konuştuk. Öyle bir konuşmaydıki o zamana kadar hiç bir gece bu kadar huzurla ve son yıllarda bu kadar mutlu uyuduğumu hatırlamıyorum.
İlk görüşmemiz bir maç sonunda ayaküstü olmuştu. Maçtan sonra saha inip yanıma gelmiş kısaca görmüştüm onu. Hiç yabancı hissetmeden. Hep yanımdaymışcasına. O 5 dk görmek var ya o gün öyle rahatlatmıştıki beni. Hem sahada oynanan oyunun güzelliği ve ardından gelen o olunca. Tarifi imkansız bir mutluluk yaşamıştım o gece de.
16 Aralık günü ilk defa birlikte vakit geçirecektik. Yanıma gelecek ve berber bir kaç saatte olsa oturma fırsatı elde edecektik. Bana gelirken benden gitmeyi düşündüğünü de o gün söylemişti ama içindeki hislere ve içindeki o sese inanarak birlikte güzel olacağımızı bir yola çıkabileceğimizi konuştuktan sonra ilk virajı geçmiştik. Artık daha fazla beraber olabilecek, elini tutabilecek ve sarılarak huzuruma daha yakın hissedecektim.
Benim onu ziyaret etmek için ufak üniversiteye kaçışlarım, onun benim yanıma gelişleri ve 30 aralık akşamı oda arkadaşı ile benim yakın arkadaşım ile beraber yaptığımız yemek gecesi, ardından yılbaşı akşamı dördümüz birlikte yemek yiyip o geceyi birlikte geçirişimiz. Doğum gününü kutlayışımız, birlikte oyunlar oynayışımız ve en güzelide üzerimizde battaniye birbirimize sarılarak film izlerken onun omuzumda uyuyup kalması. Zorla yatacağı yere götürmem ve daha yastığa başını koyar koymaz üstünü bile örtmeden uykuya devam etmesi. Gözümü açtığımda yanıma gelmiş ve beni uyandıran bir çift kara göz. Uyanmak istemeyince yanıma kıvrılan ve bir kaç saat daha birlikte uyuduğumuz o eşsiz gün. Masumane bir gece. Hayatımda yaşadığım en tatlı gece belkide.
Şu bir gerçekki daha 1 aydır hayatımda olan bir insan ama neredeyse yıllardır birlikteymiş, hep yanımdaymış gibi hissediyorum. Yokken, konuşmadığımız ya da sarılmadığım zaman o kadar eksik hissediyorumki kendimi. Sanki bende bir eksik parça var ve ona kavuşmuşum gibi. Aşk mı sevgi mi ilişki mi birlikelik mi ya da bizim için çizilmiş bir yol mu adı ne olursa olsun hiç önemli değil. Tek bildiğim varlığıyla huzur dolup kendimi mutlu hissettiğim bir insan var yanımda. İyi ki var ve hiç eksik olmasın. Zor olsada ilerleyeceğimiz yol, farketmeksizin birlikte aşamayacağımız engel yok. Hissediyorum. Bu zamana kadar da hissettiklerimizle gelmedik mi zaten. Bu da onlardan biri. İleriyi ilk defa görebiliyorum. Hiç bir konuda hem ülkeden hem kendinden kaynaklı ileriyi göremeyen ben ilk defa ileriyi görebiliyorum.
Yorgunum biliyorum. İş, aile, ekonomi, ülke, geçim her şey yordu ve yoruyor. Mutsuzdum artık mutluyum bunuda biliyorum. Karamsardım, halen karamsar olduğum noktalar var ama aşacağım eminim. Şu saatten sonra eğer ki kendimi tanıyorsam beni mutlu da edecekte mutsuz da edecek, huzurlu ya da huzursuz olamama olanak tanıyacak tek bir insan var. Çünkü kendimi biliyorum. Sahiplendim ve kaybettim mi kendimi, tek bir şeyden başka hiç bir şeyi gözüm görmez ve ben o yola çoktan girmiş durumdayım.